İbrahim ŞAHİN, Salim ÇONOĞLU Ötüken Neşriyat İstanbul, 2017. ISBN: 9786051555850 360 sayfa, 13,5 x 21 cm. Vatanını kaybetmiş ve bir daha dönüp onu görememenin acısını derinden yaşamış biri olan Cengiz Dağcı, Türkçeyi kendine vatan bilmiş ve vatanı Kırım’ı yazdığı her cümleyle adeta coğrafyadan çıkartıp Türklük muhayyilesinin en pak yerine işlemiştir. Hakkında akademik yayınlar hazırlamış isimlerin makalelerinden oluşan Vatanı Dilinde Cengiz Dağcı Kitabı, dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümdeki yazılar, Dağcı’nın romanlarına dair değerlendirmelerden, ikinci bölümdekiler ise daha çok Dağcı’nın dili ve zihni arasındaki ilişki üzerinde duran yazılardan oluşmaktadır. Kitabın üçüncü bölümü ise, Dağcı’nın çok az bilinen şairliği ve şiirleri hakkındaki iki yazıdan oluşmaktadır. Dağcı, Türkiye’de daha çok romancılığı ve romanları ile tanınmaktadır. Ancak onun hem Kırım senelerinde hem de sonraki yıllarda dergilerde kalmış şiirleri de vardır. Bu şiirler, bugün Kırım Türkçesi ile Kırım’da yayınlanmış bulunmaktadır. O sebeple çalışmanın bu bölümü, Dağcı’nın şiirlerine ve şairliğine dair orijinal bilgiler içermektedir. Son bölümde de onun eserlerinde önemli bir yer tutan Kırım halk kültürünün değerine işaret eden yazılar mevcuttur. (Tanıtım Bülteninden)
İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2011 Sanatçılar eserleri aracılığıyla halkların yaşadıklarını dünyaya duyurur ve insanlığın belleğine nakşederler. Özellikle edebî eserler insanlık tarihinin ve milletlerin belleğidirler. Yaşanan zaferler, mutluluklar ve acılar edebî eserlerde sanatçının farklı ve duyarlı yaklaşımıyla ölümsüzlük kazanır ve nesilden nesile ulaşırlar. Türk Dünyası edebiyatları da Türk milletinin belleği ve halklar arasındaki kültür köprüsüdür. Kırım Türklerinin acılarını, mücadelelerini eserlerinde dile getirmekten hiç vazgeçmeyen Cengiz Dağcı bu kültür köprüsünün ne önemli halkalarından birisidir.
İsa KOCAKAPLAN İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı, 2010 ISBN : 9756186510 Açıklama : 240 sayfa. 13,5×21,5 cm. Karton Kapak Günümüzde başta Ermeni lobileri olmak üzere çeşitli lobilerin Türkiye’yi zor duruma düşürme çabaları, büyük ölçüde bizim geçen yüzyıldaki acılarımızın edebiyata ve sinemaya yansımayışındandır. O korkunç acılarımız için hikâyeler ve romanlar yazmadık. Belgeseller ve filmler çekmedik. Ağıtlar bestelemedik. Resimler yapmadık… Acılarımız, ölenlerle gömüldü gitti. Onların anaları, babaları, kardeşleri, sevgilileri… sadece birkaç türkü, birkaç ağıt yaktılar. Bu acıyı sadece onlar duyuruyor şimdi gönüllere… Bu çekilenleri asıl duyuracak olanlar; aydınlar, edebiyatçılar, şairler, tiyatrocular, sinemacılar gibi yetişmiş ve evrensel dille konuşabilecek insanlardır… Dünya, ancak o zaman bu büyük trajediden haberdar olur. 93 Harbi’nden İstiklâl Savaşı’na uzanan süreçte verdiğimiz beş milyon kaybın, Türk’e karşı yapılmış acımasız bir soykırım olduğu, işte o zaman apaçık ortaya çıkar. Ne acıdır ki, bunu bizim aydınımız ve edebiyatçımız yapamadı… Bir kişi hariç…O kişi, Cengiz Dağcı’dır. Dağcı, Kırım Türklerine uygulanan soykırımı, kardeşlerimizin çektiği acıları, hiç silinmeyecek şekilde eserlerine nakşetti. Cengiz Dağcı’nın yalnız ve onurlu mücadelesini bu kitapla daha yakından tanıyacaksınız.
Cengiz DAĞCI. Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2005. ISBN : 978-975-437-528-1 Açıklama : İthal – 12×19,5 cm – 298 sayfa “Gök Moğolların kökü sayılan Bozkurtla Alageyik’in Tibet dağından kalkıp, göl ve ırmakları yüzerek Burhan dağının yamaçlarına gelip yerleştikleri zamandan beri böylesine bir görüntüyü görmek az kimseye nasip oldu. Yulun Eke’nin oğlu karnı üstünde iki eli arasında tuttuğu kıpkızıl bir çul ile doğdu. Yulun Eke oğlunu Yesügey Bahadır’ın yüzüne kaldırdığı zaman çocuğun elleri arasında tuttuğu o kanlı çul parçası tüm savaşçıların ve Şamanların gözleri önünde göz kamaştırıcı bir parıltıyla parladı. Şamanlar, Yesügey Bahadır’ın oğlu büyüyecek; büyüyünce tüm uluslar onun adıyla anılacak, dediler.” 6.baskı: Stok Kodu:9789754375282 Boyut:12×19,5 Sayfa Sayısı:296 Basım Yeri:İstanbul Baskı:6 Basım Tarihi:Haziran 2017 Resimleyen:Zafer Yılmaz Kapak Türü:Karton Kapak Kağıt Türü:60 gr. Enso Creamy
Cengiz DAĞCI. Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2000. ISBN : 978-975-437-198-7 Açıklama : İthal- 12×19,5 cm – 112 sayfa Sabahları sokakta duruyor, sırtımı binaların duvarlarına dayayıp kaldırımda koşuşup oynayan çocuklara bakıyor, onların yanına varıp onlarla beraberce oynayasım ve sevinesim geliyordu. Fakat kendilerini ürkütmemek için ancak uzaktan seyredebiliyordum. Gene de onlara bakarken kalbimin en derin bir yerinde hayattan büsbütün kopmadığımı hisseder ve gözlerimi kapatıp uzak Kırım’ı, Gurfuz’u görürdüm. Evet, orda. Dedemin, babamın kemikleri gömülü toprakta. Yalnız orada. Doğduğum topraklarda. Oranın göğü altında, Oranın insanları arasında hayat bütün sıcaklığıyla beni bekliyordu sanki. “Ve işte iki gün önce yılbaşı gecesi herkes mutlu, herkes şen ve mesut, yeni yılı karşılarken ben aç ve donuk, Sovyet Elçiliğinin taş merdivenleri üstünde durdum. Ruslar nezaketle karşıladılar beni ve iki gün sonra Kırım’a dönebileceğimi bildirdiler…” 6.Baskı: Stok Kodu:9789754371987 Boyut:12×19,5 Sayfa Sayısı:109 Basım Yeri:İstanbul Baskı:6 Basım Tarihi:Şubat 2016 Resimleyen:Zafer Yılmaz Kapak Türü:Karton Kapak Kağıt Türü:60 gr. Enso Creamy
Cengiz DAĞCI Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1996. ISBN : 978-975-437-186-4 Açıklama : İthal – 12×19,5 cm – 280 sayfa Yazarının son ciddi eseri olarak nitelediği romanıdır. “… Yok Burası koridor değildi! Kötü kimseler elinden tutup Kirovograd yoluna götürmüşlerdi onu. Kirovograd yolundaydı İzmail Tavlı. Kirovograd yolunun çamurları içine düşüp ölecekti. Kimse görmeyecekti; kimse ilgilenmeyecekti. Kendisini gören biri, “Ölü dirilmez! Onu bırak ve yürü”, diyecekti. Sese başka sesler katılacaktı. “Yürü! Yürü! Yürü!” … ‘Benim hayatım bir roman değil mi?’ dedi içinden. İlk romanını yazmış bir yazarın romanıyla kıyaslardı bazan hayatını. ‘Benim hayatım, benim ilk romanımdır,’ diye düşündü İzmail Tavlı. Ve güldü. Sonra yüzü ciddî tavrını takındı. ‘İlk ve son romanım,’ dedi içinden ve ayağa kalktı. Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam ve Onlar da İnsandı romanlarıyla Türk edebiyatında müstesna bir yer edinen Cengiz Dağcı, Biz Beraber Geçtik Bu Yolu romanında da yine kendi hayatından derin izler taşıyan sahnelerle okuyucunun karşısına çıkıyor. Hayatının sonbaharındaki İzmail Tavlı, hasta yatağında yatan hayat arkadaşı Ramila’yı izlerken hafızası onu savaşlara, sürgünlere, hastalıklara ve ölümlere, belki son kez ama ilk günkü gerçekliğiyle tekrar sürüklüyor. Vatanından sürgün edilmiş yaşlı bir adam, geri dönüp baktığında cepheden kamplara, bir yabancı ülkeden bir diğerine sürülürken, yaşadığı acılarla birlikte Ramila’yı nasıl vatanı bildiğini hatırlıyor….
Cengiz DAĞCI. Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2005. ISBN : 978-975-437-526-8 Açıklama : İthal – 12×19,5 cm – 192 sayfa. “Ağır ama güçlü adımlarla köprüye doğru yürüdüm; yürürken, sım-sıkı sıktığım yumruğumu öbür elimin avucu içine vura vura: Ben yalnız değilim! Ben yalnız değilim! Diye tekrarlıyordum soluğum altında. Ben yalnız değilim! Bunu yalnızca kendime değil, üstünden geçtiğim yollara, çamlara, çimlere, kayalara söylemek, uçurumların ucunda durarak avaz avaz göklere haykırmak istiyordum.. Ben yalnız değilim! Eti etimden, kanı kanımdan biri olacak yanıbaşımda. Haksız suçlamalara uğradığım zamanlarda suçsuzluğumu savunacak biri olacak yanıbaşımda. Yeniden gurbet yollarına düştüğüm takdirde, benimle birlikte yürüyecek; öfkemi ve hüznümü anlayacak biri olacak yanıbaşımda. Yürüdüm, yürüdüm. Bayırı tırmandım. Bayırı indim. Ormanda meşe ağaçları arasında yürüdüm. Irmağın kıyısında dizlerimin üstüne çökerek soğuk suyla yüzümü yuvdum; başımı gökyüzüne kaldırarak esintiyle, güneş ışıklarıyla yüzümü kuruladım; ve barakaya yeni bir insan olarak döndüm. Magdalena yenileştiğimin farkındaydı: vücudunun karşıtı bir mutlulukla baktı yüzüme. “Mutlu musun?” diye sordu. “Mutluyum,” dedim.” 4.Baskı: Stok Kodu:9789754375268 Boyut:12×19,5 Sayfa Sayısı:195 Basım Yeri:İstanbul Baskı:4 Basım Tarihi:Kasım 2017 Resimleyen:Zafer Yılmaz Kapak Türü:Karton Kapak Kağıt Türü:60 gr. Enso Creamy
Cengiz DAĞCI. Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1997. ISBN : 975-437-143-7 İthal kağıt- 12×19,5 cm – 112 sayfa Huzurlu ve mütevazi evinin çalışma odasındaki masasına oturan yazarın serbest çağrışımlarla zenginleşip ilerleyen duygulanmalarının kâğıda bire bir yansıması. Hayatından, günlük tahassüs ve notlarından, geçmişine ve Kırım’a duyduğu özlemden, eşine karşı hissettiği ve ilk günkü tazeliğinden bir şey kaybetmemiş heyecanından meydana gelen orijinal bir seri. Ben ve İçimdeki Ben bu serinin son eseridir.
Cengiz DAĞCI. Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1998. ISBN : 978-975-437-250-2 Açıklama : 1. Hamur – 12×19,5 cm – 144 sayfa Yazarın içerisinde yaşadığı İngiliz toplumu ve çevresinde yaşayan sıradan insanlar hakkında yazdığı hikâyelerden ilki… Hikâyelerin hepsi aynı dar çevrede ve birkaç aile çerçevesinde gelişir. Eşini kaybeden Markus Burton genç bir Yahudi tüccardan köpek alır, Benci adını verdiği köpek onun arkadaşı olur. Markus’un en yakın arkadaşı bay John Marple ile çok özel bir ilişkisi vardır. Hikâyenin sonunda bay Marple ile Dorothy hanım evlenir, artık hayatta olmayan Bay Markus’un bombardımanda yıkılan evinin bahçesine Benci’nin tunçtan heykeli dikilir. … Cengiz Dağcı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra vatanı Kırım’dan çok uzaklarda, İngiltere’de yaşamak zorunda kalmıştır. İngiltere’de uzun yıllar yaşamasına rağmen bütün romanları hep Kırım hakkında olmuş ve ana karakterlerini de tabiatıyla hep Türklerden seçmiştir. Ancak 1998 yılında kaleme aldığı Bay Markus Burton’un Köpeği başlıklı uzun soluklu hikâyesiyle kendi yazarlığı için bir ilki gerçekleştirmiş ve içinde yaşadığı İngiliz toplumundan karakterler seçerek onları anlatmıştır. Hikâyede, Benci adlı köpeği ve en yakın dostu John Marple’la kurduğu ilişki üzerinden dul ve yaşlı bir adam olan Markus Burton’un iç dünyası anlatılıyor. Cengiz Dağcı’nın bu kitabında da, tıpkı diğer kitaplarında olduğu gibi kaleminin ve hikâyelerinin ruha tesirdeki kuvveti açıkça görülüyor. Dağcı, duygularımızdaki…
Cengiz DAĞCI. Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1998. ISBN : 978-975-437-279-2 Açıklama : 1. Hamur – 12×19,5 cm – 128 sayfa Dorothy hanım John Marple’ın gidişiyle yalnız kalır. John Marple’ın gidişi hikâyede yavaş yavaş tamamlanır. “Dorothy hanım kayığın kenarına eğildi, şapkanın içindeki külleri yavaşça denize döktü. Uzunca bir süre denizin yüzünde kaldı küller. Neden sonra denizin dibine battılar, batınca da: “John! Ben seni zamanımızda horlanan, yaralanan, sakatlanan ve kirlenen toprağa değil, hâlâ yaşayan denize verdim, dedi Dorothy hanım.